Lakshmi Chaudhry
20 Nisan 2005
17 Ağustos 2003 tarihinde Riverbend ilk güncesini (blog*) internette yayımladı. Okuyucularına kendini şöyle tanıtıyordu:"Ben 24 yaşında Iraklı bir kadınım. Savaştan sağ olarak kurtuldum. Bilmeniz gereken tek şey bu. Zaten bugünlerde en önemli şey de bu."
Yaklaşık iki yıl sonra, "Bağdat Yanıyor" ("Baghdad Burning") adlı web güncesinin okuyucuları hem Riverbend hem de Irak hakkında pek çok şey biliyorlardı. Sadece savaştan sağ kurtulmakla kalmadığını, halkının ateşli bir savunucusu ve işgalin şiddetli bir muhalifi olarak savaşın dehşetinin nasıl üstesinden geldiğini de biliyoruz artık. Sitesine rast gele giren birinin bile, onun Irak'taki günlük hayatın trajik, sıkıntılı ve bazen de anlamsız gerçekliğine olan yaklaşımı karşısında etkilenmemesi mümkün değil. Village Voice gazetesinden James Ridgeway, Riverbend'in kendi adını verdiği tüm güncesinin toplandığı yeni kitabının önsözünde şunları yazmış: "Bu isimsiz kızın yazdıkları, savaşı ve işgali profesyonel bir gazetecinin yapabileceğinden çok daha gerçekçi bir şekilde anlatıyor."
Riverbend, Bağdat'taki evinden e-posta yoluyla Alternet'in sorularını yanıtladı.
Lakshmi Chaudhry: Şu sorudan başlayalım isterseniz: neden bir web güncesi (blog) yazmaya başladınız?
Bir günce yazmak konusunda beni ilk cesaretlendiren kişi, "Where is Raed?"in yazarı Salam Pox oldu. Savaştan sonra, İngilizce yazabildiğim için bir günce yazmamı önerdi ve üzerinde biraz düşündükten sonra sonunda bunu gerçekleştirdim. Günce yazma fikrini sevdim; çünkü Irak'taki hikâyenin tümünü anlatmadıkları için Batı basınına kızgındım. Ülkede aslında neyin olup bittiğini, Iraklıların günlük hayatlarında nasıl bir tahribat ve dehşetle karşı karşıya olduklarını hiç kimse bilmiyordu.
Ayrıca, günce yazmanın tedavi edici bir etkisi de oldu. Ailemin ve arkadaşlarımın yanında her zaman güçlü ve bir yere kadar da olumlu olmam gerektiğinden, ifade edemediğim korkularımı ve kızgınlıklarımı açığa çıkarmanın bir yoluydu benim için.
Güncenizin okuyucularının önemli bir çoğunluğunun Iraklı olmadığını görüyoruz. En baştaki niyetiniz de böyle miydi ya da bu kendiliğinden mi gelişti?
Güncemi belirli bir okuyucu kitlesi için yazdığımı düşünmüyorum. Sadece duygu ve düşüncelerimi ifade etmek istiyordum, bunları kimin okuyacağından emin değildim. Irak'tan bu kadar çok kişinin okuyacağını hiç düşünmüyordum. Çünkü Iraklılar günce okumak hatta yazmak gibi bir şeyle uğraşamayacak kadar günlük hayatın gerçekleriyle meşguller. Farklı ülkelerden pek çok insanın anlayabildiği bir dil olduğundan İngilizce yazmak hoşuma gitti. Eğer Arapça yazsaydım, kısıtlı sayıda insana ulaşabilecektim.
Özellikle de yakaladığı büyük başarıyı düşünecek olursanız, güncenin hayatınızda nasıl bir rolü var?
Bir süre için günce, günlük hayatımın bir parçası haline geldi. Pek çok durumda, her şeye yazmak açısından yaklaşmaya ve o anda gördüğümü ya da yaptığımı, onlar da görüp yapabilselerdi okuyucuların ne düşüneceklerini merak etmeye başladım! Ailem bazen bu konuda meraklanıyor, ama en çok da benim güvenliğimden endişeleniyorlar. Gelen e-postaları okumaya ve yanıtlamaya zaman ayırmaya çalışıyorum, bazen de yazmaya. Ama hepsi de elektrik ya da telefonun durumuna bağlı.
Yazınızın en güçlü yönlerinden biri de, tüm o ölüm, şiddet ve terörün insan için ne kadar dehşet verici olduğunu ve nasıl Irak'taki günlük hayatın bir parçası haline geldiğini aktarmadaki yeteneğiniz. Savaşın ve işgali yaşamanın sizi ne yönde değiştirdiğini anlatabilir misiniz? Bu soruyu öncelikle kişisel olarak, (örneğin kendinizi nasıl görüyorsunuz?) ve sonrasında da siyasi görüşünüz açısından, (örneğin dünyayı nasıl görüyorsunuz?) yanıtlayabilir misiniz?
Bence işgal ve savaş, dünyanın daha da farkında olmamı sağladı. Ortalama bir Iraklı da dünyadaki belirli durumlara farklı bir gözle bakmaya başladı bana kalırsa, örneğin tsunami felaketine. Önceden olsa, korku içinde yaşayan ve temel ihtiyaçlarını karşılayamayan binlerce insanın ne yaşadığını anlamak çok daha zor olurdu. Şimdi ise, evlerinin olmadığını gördüğümüzde, azgın suları, sular altında kalan okulları izlediğimizde, hemen bombalanmış ve boşaltılmış köy ya da şehirlerden gelen kendi mültecilerimiz geliyor aklımıza.
Ben, kişisel olarak bunun beni bazı yönlerden güçlendirdiğini düşünüyorum. Patlamalar ve sirenler duymaya alıştık artık. Zamanla, korkutuculuğunu ve şaşırtıcı etkisini yitiriyor.
Bu olay, tüm dünyadan pek çok insanın (özellikle de Amerika ve İngiltere'den) oldukça saf ve olanlardan bihaber olduklarını fark etmemi sağladı. Bu insanların kesinlikle doğru olmayan iddialarının bulunduğu e-postalarını görmek rahatsız ediciydi. Örneğin, Batılı insanın savaştan önce Iraklı kadınlara yönelik görüşleri. Günceyi yazana kadar, pek çok Amerikalının Iraklı kadınları Afgan veya Suudi kadınlarla bir tuttukları hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Pek çok Amerikalının Irak'a internet ve bilgisayarı kendi ordularının getirdiklerine dair düşünceleri hakkında da. Bu kadar çok insanın, savaşı en yanlış nedenlerle desteklediği bilmek çok rahatsız edici ve sinir bozucu.
Günce, pek çok insanın belirli konuları belirli bir inanç doğrultusunda değil de belirli bir partiyi ya da siyasi grubun taraftarı oldukları için desteklediğini fark etmemi sağladı. Bu, özellikle de kitle imha silahları fiyaskosundan sonra daha da belirgin hale geldi. Bush yanlılarının çoğunun ne kadar da bukalemun kılıklı olduklarını, kitle imha silahları olayından ne kadar da ustalıkla sıyrıldıklarını ve Amerika'yı insan haklarıyla korurken, Iraklıları terörle "koruması" ve tüm Ortadoğu'yu himayesi altında tutması beni her zaman şaşkınlığa düşürmüştür.
Amerika'daki savaş karşıtlarının arasında önemli bir tartışma sürüp gidiyor. Tartışma, hedeflerimizin hemen geri çekilme, Irak ya da BM kontrolü altında bir hükümete sistematik geçiş, savaş tazminatı verilmesi vb. gibi girişimler olması gerektiği üzerine. Amerika'daki bu savaş karşıtı girişimle ilgili neler söylemek istersiniz?
Benim savaş karşıtlarına tavsiyem şu: Geri çekilme tarihi almak için baskı yapsınlar. Bu noktada, Amerika'nın nihayet, ülkeden geri çekileceğini belirtmesinin hayati bir önemi var. Ayrıca, Amerikalılar Irak'ta herhangi bir sürekli askeri üs bulundurulmaması yönünde de baskı yapmalılar bana kalırsa. Iraklılar, Amerikalılar gitse bile, onların sürekli üs bulundurmak isteyeceklerinden korkuyorlar. Bu konuların, Amerika'daki karar verme mekanizmaları tarafından açıkça ele alınması çok önemli.
Savaş tazminatına, Iraklılar ve altyapı için duyulan endişeye gelince, bu konuda Iraklılara olan inancım tam, hele 1991'deki savaşın ardından ülkemizi yeniden inşa ettikten sonra. Bence, bir kere güvenlik ve bağımsızlık oluştuktan sonra, ülkeyi yeniden inşa etmek daha da kolaylaşacak.
Son seçimlerin ortalama Iraklı için ne ifade ettiğiyle ilgili pek çok anlaşmazlık var. Seçimleri bir umut işareti olarak mı görüyorsunuz koca bir hiç olarak mı?
Bana göre, seçimler hassas bir kavram. Demokrasi olduğu izlenimini veriyorlar, ancak şu anda elimizde olan şey demokrasiden çok uzak. Sorun şu: Seçimlere katılanlar, işgalin ilk yılında da görevlerin başında olan aynı kişiler. Yerleri farklı yalnızca. Onları seçmek ise, kötünün iyisini seçme süreciydi sadece.
Yazılarınızda Müslüman kökten dinciler tarafından kadın haklarına gelen tehditten bahsetmişsiniz. Bu hakların, demokratik bir Irak'ta bile tehdit altında olacağından endişe duyuyor musunuz, özellikle de dini yönü ağır basan partiler iktidara gelirse? Ya da sizce Batı basını Şii partilerin dini ideolojilerini büyütüyor mu?
Şu anda sorun, hiçbir şekilde güvenliğin olmamamsı ve sık sık kökten dinciler tarafından kadınlara düzenlenen saldırıların ciddiye alınmaması. Yoksa sorun yasalarda değil. Yeni hükümette, İran modeli bir hükümeti açıkça destekleyen dini eğilimli pek çok Şii bulunuyor.
Kadınlardan kapanmalarını, işi bırakmalarını veya ahlaklı davranmalarını istemek çok da yasadışı bir eylem gibi görülmüyor; çünkü şu an iktidardaki pek çok kişiye göre bu dinin gerektirdiği bir şey.
Korkarım, kadın haklarını sınırlamak için belirli yasaların çıkarılmadığı, ancak güven ortamı eksikliği yüzünden ve kökten dinci grupların perde arkasından sağladıkları destek sonucunda Iraklı kadınların 50 yıldır karşılaşmadığı bir durumda yaşamaya başlayacağız.
Son olarak, hem ülkeniz hem de kendi hayatınız için gelecek umutlarınız neler?
Gelecek umutlarım, milyonlarca Iraklınınki ile aynı. Barış dolu, bağımsız, güvenli bir ülke umut ediyorum. Refah da umut ediyorum; çünkü milyonlarca Iraklı tüm bu zorluklardan sonra bunu sonuna kadar hak ediyor. Şu saydıklarım Irak'ta gerçekleşirse, hayatımda da hiçbir eksiklik kalmayacak.
Çeviren: Simge Konu
* Blog: Bağımsız olarak bir web sitesinde yayınlanan kişisel günce; web güncesi.
http://riverbendblog.blogspot.com/